Thursday, September 1, 2005

Eating and Feeding in Victoria

Haftasonu biz şehirliler adalı dostlarımızı ziyarete gittik...

Liseden arkadasim Levent ve dünya harikası eşi Nydia bize feribotla 1,5 saat uzaklıktaki Vancouver adasında, Victoria şehrinde yaşıyorlar. Gerçi şehir dediğime bakmayın..Vancouver'ın büyüklüğüne ve kalabalığına kıyasla, Victoria bir kasabayı andırıyor daha çok..Ve felaket güzel bir yer..Biz büyük sehir tayfasi olaraktan sık sık haftasonları hem onlari hem de adada yasayan diger arkadaslarimizi ziyarete gidiyoruz.

Cuma akşamı beyim Barış ve Victoria'dan Vancouver'a son transferimiz Sezer işten döner dönmez 5 kişi çıktık yola..Twassen'dan feribota bindik ve 1,5 saat sonra Vancouver adasına vardık. Ama bir dakika, burayı çok kısa geçmemek lazım..Vancouver adasına gidiyor olmanın en heyecan verici yanlarından birisi bu feribot yolculuğu..Gemi yol boyunca büyüklü küçüklü pek çok adanın arasından kıvrılarak ilerliyor ve çevrenin hiç bozulmamış doğal güzelliği tek kelimeyle nefesinizi kesiyor...



feribottan manzara
Şehre Cuma gecesi vardık ve varır varmaz da ilk arayan Onur oldu, geldiniz mi diye..Megersem annesi buradaymış..Hımm anne demek nefis yemekler demek, Onurlardan iceri girdigimizde masanın uzerinde ev yapımı tursu, yaprak sarması ve zeytinyagli kerevizi gorunce hep birlikte neye ugradigimizi sasirdik ve kosaraktan sofraya oturduk.."Aghhhgghhh!!!Allahim nefis!!" nidalariyla olan biten herseyi ısık hiziyla tüketirken Onur "Midenizi doldurmayın daha kuru fasulye, pilav ve sonrasında da sakızlı muhallebi var" demez mi? Şimdi Türkiye'de olanlar için bu yiyecekler hiç bir anlam ifade etmeyebilir ama dünyanın bu ucunda bu saydıklarıma paha biçilmez..yani bizim evde de fasulye pilav yapılıyor ama bir annenin elinden çıktığı gibi olması mumkun mu?

Yemekten sonra gunun yorgunlugu herkez bir koseye yigildi...

Cts sabahi erkenden Leventin "Goooooollllllll!!!!! olm yok boyle bir gol yaaaa!" bagrintilariyla butun ev ahalisi uyandi..Megersem bizimki sabah kalkmis internetten canli yayin Fener macini izliyormus..Levent sevinc cigliklariyla salonda zafer turu atarken, uykusundan edilen Meksikali gelinimiz Nydia kusursuz bir telaffuzla "OHA LEVENT OHA" deyiverdi :o) :o) Kahvalti icin erkekler gidip marketten taze ekmek, bagel ve croissant aldilar..biz de cay demledik ve kahvalti masasini hazirladik..uzun zamandir boyle uzuuuun bir kahvalti etmemistim..yani ortada cok cesit oldugundan degil ama isin keyfini cikardik..Vancouver adasindan taze krem peynir, Levent'in teyzesinin Turkiye'den gonderdigi visne receli, bir koca tabak uzerinde zeytinyagi gezdirilmis domates-salatalik..MMM NEFISTI!

Kahvaltidan sonra Victoria'ya ilk defa gelen bicirik citir kuzenim Anil ve Burcu'yu sehir turuna cikardik...Sezer'in rehberligiyle turumuzu tamamladigimizda da marinaya foklari beslemeye gittik..Buradaki foklar evcil hayvanlar gibiler, elindeki baligi kapmak icin her turlu sebekligi yapiyorlar...Sehir turundan sonra Sticky Wicket isimli bir pubda evet! yine-yeniden yemek yedik. Sonrasinda da cumbur cemaat Leventler'in evine dolustuk..gecenin ilerleyen saatlerine kadar bizim cocuklar ibo klasikleri(!) esliginde kendilerini ickiye vurdular..en son "ahh ahh memlekeeeet" diye soyleniyorlardi ki ben o esnada koltukta uyuyakalmisim :o)



baliklari kapmak! icin gozumuzun icine bakan deniz aslanlari


1.resim anil burcu ben nydia plajda
2. resim Baris'in tabiriyle Kanada'nin gercek dogal(!) guzellikleri(!!!)


nuri alco sezer agina dusurdugu kizlarla!

Pazar sabahi uyandigimizda hava biraz kapamisti..Toparlanip sabah kahvaltisi icin Victoria'nin en guzel cafelerinden birine Blue Fox cafeye gittik. Tami tamina 1 saat kapida sira bekledik ama bana gore sonuc fazlasiyla degdi. Menu o kadar goz alici ki insan secim yapmakta cok zorlaniyor. Yemeklerin hepsi birbirinden lezzeli ozellikle de kahvalti tabaklari..Meyve sulari daima taze sikiliyor ve de yemeklerde kullanilan malzemelerin hemen hepsi organik. Ben domates, ispanak ve beyazpeynirli omlet yedim yaninda da firinda pismis taze yore patatesleri, mantar ve Britsh range adi verilen sosis ismarladim..Baris dehset icinde bu kadar seyi nasil bitireceksin dedi ama benim sirada beklemekten gozum donmustu..hem nasil olsa karsimda Sezer oturuyordu..kendisine soz konusu yemek oldugunda cok israr gerekmiyor..nitekim itinayla hem kendi onundekileri hem iki yaninda oturan nydia ve burcudan kalanlari hem de benim tombis tabagimi 10 dkda goturuverdi :)


1) 1 saat sirada bekleyen acliktan gozu donen(!) levent'i nydia guldurmeye cabaliyor :o) 2 )Anil-Ben-Baris 3)karnimiz doydu keyfimiz yerinde

Saat 4'e yaklasirken BlueFox Cafeden karnimiz tok, keyfimiz pek bi yerinde ayrildik..Sabah kapatan hava yagmura donmustu, erkekler eve dondu biz kizlar da yagmur magmur viz gelir deyip alisverise ciktik..market square'deki dukkanlardan birinde bas agrisina karsi etkili oldugu soylenen bir cay aldim..dukkanin kendi karisimiymis..bakalim Baris'in migrenine iyi gelecek mi? Alisveristen sonra da toparlanip Vancouver'a donmek uzere feribota dogru yola koyulduk. Bi hafta sonu da boooyle keyifli mi keyifli geciverdi :o)

Isin baslikta belirtilen "eating" kismi boyle.."feeding" kismina gelirsek...

Kanada sokaklarinda bol miktarda rakun, sincap, kaz ve kokarca gormek mumkun..hatta zaman zaman bir geyikle (ya da talihinize bagli olarak bir ayi veya dag aslaniyla) sokakta karsilasma sansiniz var..Ama ben geldim geleli ilk defa bir kedicige rastladim. oyle durup dururken Levent'le Nydia'nin bahcesine geliverdi..Beyaz-gri super seker bir hanimefendi..nereden geldigini bilmedigimiz icin tasmasina bakmak istedik ama kunyesi dusmustu..Butun gece yanimizdan ayrilmadi..Leventin kizgin bakislarina aldirmadan ciceklerle oynadi (hatta bazilarini yedi bile)...bahcedeki minyatur agaca da cikip cikip indi. Herhalde evine doner diye dusunduk ama sabah uyandigimizda hala bahcedeydi..Nydia'yla su verdik icmedi, petibor verdik yemedi, yogurt koyduk yuzune bile bakmadi..sosis verdik istemedi..tam umutsuzluga dustuk ki aklimiza ton baligi geldi..1 kutu ton baligini ham hum yedi kedicik..demek cani balik cekmis..cunku yedikten sonra da iki mirladi bir tirladi gidiverdi...


gurme kedimiz: miss pisi

4 comments:

  1. Duygu, fotolar muhteşem çıkmış. orada olmak istedim birden. O nasıl bir günbatımı öyle!

    ReplyDelete
  2. Merhaba ben Selina, ben de Kanada'da yasiyorum son 7 aydir. Toronto'yim. Vancouver'a henuz gidemedim ama cok merak ediyorum dogrusu. Yeni yeni blog tutmaya basladim ben de sizler gibi. Uzaklardan insanlara birseyler duyurabiliyor olmak cok guzel...

    ReplyDelete
  3. sevgili selina,
    ben de torontoyu cok merak ediyorum..orada yasamis olan arkadaslarim istanbula daha cok benziyor daha hareketli yasam diyorlar.ama genelde insanlar vancouver'da yasamayi daha cok istiyorlar..sanirim daha sakin bir hayat sundugu icin tabi havanin genelde iliman olmasinin da buyuk etkisi var..toronto dedikleri kadar soguk oluyor mu kisin?
    duygu

    ReplyDelete
  4. selam tekrar toronto kislari gercekten cok soguk oluyor -20 -30 bile olabiliyor zaman zaman neredeyse 4 ay kar kalkmiyor yerden ama gercekten de cok guzel bir sehir gerci istanbulun yerini tutamaz :)

    http://selinaintoronto.blogspot.com
    fikirlerinizi bekliyorum
    tesekkurler

    ReplyDelete